20.03.2009

Tekkonkinkreet

Son yillarda japon animasyon endustrisinden ses getiren uzun metrajli filmler gelmiyor. Sesini basarili yapitlariyla ve aldiklari odullerle Japonya disinda da duyuran anime sektorunun bu aralar sesi solugu cikmiyor gibi. Hele bir de unlu Studio Ghibli animasyon sirketiyle Oscar odullu filmlere imza atan, yasayan efsane Hayao Miyazaki'nin de yonetmenlik koltugunu biraktigini duyurmasi bu durgunluga onayak oldu.

Gecen sene animasyon dalinda Oscar adayi bir japon animasyonun gorunmesi bu sessizligi bir nebze olsun bozdu. Persepolis, Ratatouille gibi basarili rakipleriyle rekabet edemese de, japon animasyonu tutkunu izleyicileri heyecanlandiran bir film oldu Tekkonkinkreet.

Tekkonkinkreet ne demek? Bu isim uc japonca kelime birlestirilerek ortaya cikarilmis. Bi nevi kelime oyunu. Tetsu , kin ve konkuriito. Yani demir, adale ve beton. Filmin adi ayni zamanda ana temasi hakkinda ipuclari veriyor. Demir ve betonun birbiriyle yaristigi bir kentte yasanan guc savaslarini konu aliyor film. Guc savaslarinin taraflari; yakuza, paraya hukmedenler,polis ve nasil oldugunu anlayamadigimiz bir sekilde cocuklar.

Evet cocuklar. Garip yasamlari ve sistemleri icinde barindiran karmakarisik bir sehrin guc eksenlerini genelde mafya, belediye gibi yapilar olusturur ancak bu filmde bunlara 10-12 yaslarinda iki de cocuk eklenmis. Sehrin duzenini hice sayarak kendilerin orman kanunlarini secmis Shiro ve Kuro adinda iki cocuk. Sirasiyla beyaz ve siyah anlamini tasiyan bu iki cocuk, zitliklarin uyumunu esas alan Yingyang felsefesinin bir yansimasi. Ailesi olmayan ve sokaklarda yasayan bu cocuklar, fizik kanunlarini da hice sayarak damdan dama atlama, gokdelenin ustunden sirtustu dusup yasamaya devam etme gibi ozelliklere sahip.

Konu japon animasyonu, nam-i diger anime olunca bazi durumlar gozardi edilip nedeni sorgulanmamalidir. Yoksa ayrintilarda kaybolunur ve butun tabloda betimlenen gorulemez. Bu cocuklarin da neden dogaustu ozelliklere sahip oldugunu da ayni sekilde sorgulamanin pek bir anlami olmayacak. Belki uzaydan geldiler, belki de filmin konusu farkli bir dunyada geciyor. Bana gore bu filmin konusu sehrin ta kendisiydi, bu iki cocuk dahil butun karakterler figuranlardi aslinda. Cunku film sehrin hayatini anlatiyordu, filmde cizilen tablo sehirdi.

Cizim demisken, cizgifilm denen pazarlama urununun en can alici noktasidir cizim, yani gorsellik. Tekkonkrikeet gorsellik acisindan baska hicbir cizgifilmde gorulemeyecek bir ozgunluge sahip. Oncelikli olarak hareketli nesnelerin farkli bir cizim uslubu var, cogu insanin "ben bile daha iyisini cizerim" diyebilecegi bir tarza sahip. Belki cogu insan daha iyisini cizebilir ama o cizim tarzini animasyona doktugunde hic bir insan o akiciligi ve tekduzeligi yakalayamaz.

Hareketli figurlerin gerisinde yeralan arkaplan ise bu yazinin konusunu asacak seviyede. Filmin kahramani sehir dedik ya, cizimler de tumuyle sehrin uzerine yogunlasmis. Anlatimdaki detaylara takilmamak lazim dedim ama, cizimlerdeki detaylara takilmamak elde degil. Dovus sahnesinde zeminde yer alan gozlu elin yer aldigi arapca nazar duasi benzeri yazilar, oyuncakvari figurlerle bezeli saat kulesi, arada bir gorunen cami, hint tanrisi filkafali Ganesh ya da Buda heykelleri, japon tapinaklari, gokdelenler, varoslar.. Bir sehir ancak bu kadar kozmopolit olur. Sehrin ismi filmde soylenmiyor sanirim, ama bircok kultur ogesini icinde barindirmasina ragmen, buyuk olcude Tokyo'ya benziyor. Dunyanin en kalabalik sehri olmasi ve filmin yapildigi yer olmasi nedeniyle bu megakentten oldukca ilham alindigini anlamak guc degil.

Bu sehrin kesmekesligi icinde, kendi duzenlerini dikte etmeye calisan ve arada bir "benim sehrim" sozunu kullanan gruplarin catismalari da yine gorsel olarak memnun ediyor izleyiciyi. Bu durum bolca kan gormemize neden olsa da, anime tutkunlari icin pek de garipsenmeyecektir tabi. Bu nedenle filmin animasyon kategorisine girdigini gorerek kucuk yastaki cocuklarla izlenmesi pek tavsiye edilmez.

"Benim sehrim" buyuk bir soz aslinda. Her babayigidin harci degildir bu sozu soylemek, ornegin ancak bir Melih Gokcek Ankara icin kullabilir bu sozu. Ya da Polat Alemdar Istanbul icin. Ucuncu bir ornek aklima gelmiyor. Zaten bu soze cevap da yine filmin icinde veriliyor. Bu sehir kendi kurallarini kendi koyar. Sen bu kurallari degistiremezsin, sadece bu kurallara uyarsin.


Basrollerde yer alan Shiro ve Kuro'dan pek bahsetmedik. Bu iki cocuk tenha bir sokakta hurda bir arabayi kendilerine mesken tutmuslar ve ufak tefek hirsizliklarla hayatlarini surdurmekte. Bizim tinerci dedigimiz, sehrin unutulmaya calisilan ama ummadigimiz anda aci bir sekilde karsilastigimiz yuzu. Ama bildigimiz sokak cocuklarindan farkli olarak sehirdeki iktidara ortak olma cabasi icindeler. Yamakasi diye bir film vardi yakin zamanlarda. Damdan dama atlayan bir grup gencin hikayesi. Yamakasi kelimesinin japoncadan geldigini biliyordum, Tekkonkinkreet'deki bu iki cocuk yamakasi denen hayati yasiyorlar bi nevi. Birbirlerini tamamlayan iki kutup Kuro ve Shiro. Siyah ve beyaz, eksi ve arti, yaz ve kis. Biri olmadan digeri anlamsizdir, tek basina kontrolsuzdur. Kuro da Shiro olmadan kendini zaptedemiyor, Shiro Kuro'nun icindeki durdurulamaz karanlik gucu safligi ve duruluguyla kontrol ediyor. Kuro'nun Shiro'dan ayrilma nedeni icindeki safligi kirletmesiydi belki, yani Kuro'ya benzemesi. Ama ayrildiktan sonra ise benligindeki siddet ruhunu tumuyle kaplamaya basladi. Bundan kurtulmasinin tek yolu ise Shiro'yu tekrar bulmasi olacakti tabi.



Filmin konusu biraz sig, hikayesi yeterince duz olmasina ragmen asla bir zaman kaybi degil, aksine son saniyesine kadar keyifle izlenebilir. Shiro'nun ektigi elma cekirdeginin buyumesini seyredip, japon rock grubu Asian Kung-Fu Generation'in muzigi esliginde sehrin detaylarini inceledikten sonra yuzumde anlamsiz bir gulumseme ifadesiyle buldum kendimi. Bunun sebebi belki de Shiro'nun dilinden dusurmedigi, filmin slogani olmaya aday unlem cumlesi:

"Anshin, Anshin!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder